28 Mart 2024

17 visiteurs en ce moment

100e anniverssaire de la république de Turquie

Türkçe

DENİZ GEZMİŞ’TEN MEDET UMANLARIN UNUTTUĞU VE GÖRMEK İSTEMEDİĞİ TARİHİ GERÇEKLER!..

Publié le | | Nombre de visite 5151

Yazan: Nail Amudi

PKK’nın Kanlı Yolu Deniz Gezmiş’in Yolu Olabilir Mi?..
Deniz Gezmiş’in Son Vasiyeti Neydi?..

Almanya, Yunanistan, İtalya, Belçika ve İngiltere başta olmak üzere, solculara her gördüğü yerde saldıran, susturan, aşağılayan, yok sayan, hatta “işbirlikçi-ajan” diye öldürten PKK yöneticileri, ne oldu da birden bire Türk komünist hareketinin öncülerinden Deniz Gezmiş’i, Mahir Çayan’ı bugünlerde dillerine doladılar?

Kandil veya İmralı sakini, ideolojik boşluğa düşen ve taşeronlaşan PKK’yı, “Türk ve Kürt halklarının özgür geleceğine yönelik mücadelenin Denizler anısına yükseltileceği, Denizler’in Mahirler’in takipçisi olunacağı, PKK’nın Denizler’in özleminin devamı olduğu” sloganları ile toparlayabileceklerini mi sanıyorlar?

Etkili kara ve hava operasyonları sonrasında kadro ve finansman temininde çıkmaza giren, toplu kopmaların ve teslim olmaların önüne geçemeyen PKK’nın eli kanlı yöneticileri, Kemalizm’in ve bilimin savunucusu, eline silah almamış, tek bir insanın ölmesini istememiş olan Deniz Gezmiş’i överek, onun izinde olduklarını söyleyerek, “insanlık dışı terör eylemleri” ve “etnik milliyetçilik” temelindeki politikalarının iflasını gizleyebileceklerini mi sanıyorlar?

Burada, Türk Komünist Hareketi’nin öncülerini karalamak ve onlarla uğraşmak gibi bir hedefim yok. Ancak son günlerde, tamamen duygusal(!) olarak, başta İmralı sakini olmak üzere, Kandil’den yükselen “Denizlerin yolu PKK’nın yoludur” seslerinin ne kadar doğruyu yansıttığını irdelemek ve tarihi gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar gerçekten Abdullah Öcalan’ın, Duran Kalkan’ın iddia ettiği gibi, “Kürt ayrımcılığı” yapmışlar mıdır? Aralarında çocukların, kadınların da bulunduğu masum insanları, kendi dava arkadaşlarını veya kendileri gibi düşünmüyor diye muhalifleri öldürtmüşler midir? Mücadele için her yol mübah görüp, insanlık dışı katliamların (Diyarbakır’daki çocukları taşıyan servise yönelik bombalı eylem, Ulus’ta emekçilere yönelik patlayan bomba vb.) emirlerini vermişler midir?

Mihri Belli tarafından ortaya atılan Milli Demokratik Devrim tezinin takipçileri Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan, Kürtçülük, etnik milliyetçilik konularından hep uzak durmuşlardır. Hatta Kürt-Türk ayrımı yapan, sorunların temeline Kürtçülüğü koyan her türlü söylem ve yaklaşımın karşısında olduklarını açıkça deklere etmişlerdir.

O zamanki demeç ve davranışlarını göz önüne aldığınız zaman Deniz Gezmiş’in idam sehpasında “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği” sloganı şimdi de atılan içi boş bir slogan olarak kalıyor.
Dilerseniz, hiç uzatmadan kendi eylemlilik süreçlerinde kaleme aldıkları bildirilerden ve konuştuklarından yola çıkarak bu tarihi gerçekleri biraz daha netleştirelim:

İşte meşhur Samsun-Ankara yürüyüşü dolayısıyla Deniz Gezmiş’in kaleme aldığı bildiriden birkaç satır: “Büyük Türk Milleti ve Atatürk için toplanalım! Mustafa Kemal’in Milli Kurtuluş idealini yaşatmak için, Mustafa Kemal devrimine saldıran karanlık güçlere dur demek için, milletçe yabancı uşaklığına düşmekten kurtulmak için, tam bağımsız, gerçekten demokratik Türkiye için, Gazi Mustafa Kemal’in Milli Kurtuluşçu saflarında toplanalım! Yaşasın Türkiye! Yaşasın tam bağımsız Türkiye için verdiğimiz mücadele!”

Söyler misiniz, bu cümlelerde “Kürt-Türk” diye bir ayrımcılık ya da etnik milliyetçilik ya da Türkiye düşmanlığı var mı? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bölmeye, parçalamaya, kardeş kanı dökmeye yönelik bir yönlendirme var mı? Bin yıldır bu topraklarda birlikte kardeşçe yaşamış ve birlikte yaşama iradesi göstermiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarını birbirine düşürmeye, öldürtmeye, hor görmeye yönelik küçücük ima var mı?..

Deniz Gezmiş ve arkadaşları için düşman belli: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli birlik ve beraberliğini, tam bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, laik, sosyal hukuk devleti ve üniter yapısını hedef alan emperyalist güçler.

İşte Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının THKO savunmasından bazı satırlar: “Samsun’dan Ankara’ya gerçekler örtülmek isteniyor. Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa, onlar biziz. Onun istiklal-i tam prensibini ve onun istiklal-i tam Türkiye idealini biz devam ettiriyoruz. İddianame’de bizim Anayasa’yı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir. Öteden beri arz etmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa’yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa’nın uygulanmasını isteyenler gene bizleriz…”
İşte Mahir Çayan’ın Aydınlık Sosyalist Dergi’ye gönderdiği mektup: “Her şart altında ve her zaman meseleyi misak-ı milli sınırları içinde ele almak gerekir. ‘Kürt emekçi halkının çıkarlarıyla bağdaşan tek çözüm yolu ayrılma hakkının kullanılmasıdır’ diyen görüşler yanlıştır. Bu görüşlerin hasipleri, her iki tarafın burjuva ve küçük burjuva milliyetçi unsurlarıdır. Ayrılma değil, bütünleşme ve tam bağımsız Türkiye.” (Aydınlık Sosyalist dergiye mektup, Türkiye Halk kurtuluş Partis-Cephesi Dava Dosyası Yazılı Belgeler, syf.240-241)

Görüldüğü gibi ne Deniz Gezmiş, ne de Mahir Çayan’ın açıklamalarında “Kürtler”i ayrımcılığa yönlendirecek tek bir kelime yoktur. Mahir Çayan, yukarıdaki açıklamasında kesinlikle Kürtler’in ayrılma hakkı veya etnik milliyetçilik politikasına karşı duruyor. Meselenin, “Misak-ı Milli sınırları içinde” ele alınacağını açıkça ortaya koyuyor. Deniz Gezmiş de, açıkça “Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa bizleriz” diyor.
Yine Deniz Gezmiş ile görüşen Doğu Perinçek’e kulak verelim: “Bu işlerin çok yanlış sonuçlar doğuracağını söyledim kendisine. Adam kaçırma, banka soyma, bireysel terör bir maceradır. O, bu yollara sapmadan önce pırıl pırıl bir gençti. Ancak yanlışa sürüklendi. Daha sonra yakalanınca, ilk avukatı ben oldum. Ulucanlar Cezaevi’nde 3,5 saatlik baş başa yaptığımız görüşmede bana pişman olduğunu söyledi. Babasına yazdığı son mektupta da bulabilirsiniz bu pişmanlığı. Mektubunun 3 yerinde ‘Kardeşim bilim adamı olsun, benim gibi maceraya atılmasın’ diye vasiyet etmişti.” (Aydınlık, 12 Kasım 2007)

Deniz Gezmiş, PKK yöneticileri gibi gençleri dağlara çağırıp “ölüme” mahkum etmiyor. Gençlere, kadın, çocuk, öğretmen demeden masum insanları öldürme değil, bilime yönelmeleri, bilimin hizmetinde olmaları yönünde vasiyette bulunuyor.

Son söz: Günümüzde Komünist olmakla, Kürtçülük yapmayı ve PKK terörüne destek vermeyi aynı sanan aklı evveller var. Kabul ettikleri görüşün ne olduğundan haberleri olmadığından bir yandan sınırlar kalksın derler, öbür yandan etnik milliyetçilik ve şiddet üzerinde var olmaya çalışan PKK terörünü desteklerler.

Nasıl şiddet şiddeti doğurursa, milliyetçilik de karşı milliyetçiliği doğurur. Eğer eziliyor ve ikinci sınıf muamelesi görüyorsan, tabii ki mücadele edeceksin. Ama birinci sınıfa çıkma çabası çok hatalıdır. Bu memlekette birinci sınıf ya da ikinci sınıf vatandaş olmamalıdır. Onun için Kürtler ya da Çerkesler ya da Lazlar ya da Gürcüler asli ve kurucu unsurdur diye Anayasaya koymaya kalktığın anda, her şeyi berbat eder, sadece yaşadığın ülkenin değil, kendi sonunu da hazırlarsınız. Bireysel haklar ve özgürlükler için mücadeleye varım; ama devletin üniter yapısını yok etmeden, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerini çiğnemeden, silaha, mayına, bombaya sarılmadan, yakmadan ve yıkmadan.

200 yıldır sürdürdüğü çağdaş uygarlık hedeflerine ulaşmada büyük çaba gösteren Türkiye’de, bugün tüm aydın ve siyasetçilerden beklenen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak demokratik/çağdaş milliyetçiliğe ve yurtseverliğe destek verildiğini, etnik ayrımcılığı ve şiddeti temel alan tüm grupların karşısında olunduğunu yüksek sesle haykırmaktır.

Nail Amudi
nailamudi@yahoo.com


Lire également